Friday, December 9, 2016

Kimsenin Umrunda Değilsiniz! by Sina AFRA

Sert bir başlık, değil mi? Ama doğru. Aslında kimsenin umurunda değilsiniz. Ne zaman tanımadığınız insanlar sizi umursamaya başlıyor? Başarılı olduğunuz zaman… O zaman başarılı olmak gerekiyor dediğinizi duyuyorum. Bunun cevabı kuşkusuz “evet”.

Ama bu başarıyı sadece para ve makam üzerinden tanımlamadan başarılı olmamız gerekiyor. Sadece para veya makam üzerinden başarıyı tanımlamak her zaman yeterli olmuyor, hatta sizi dalkavukların arasına atıyor.

Öncelikle ne yapıyorsanız, bu işi çok iyi yaptığınıza emin olun. Yapamıyorsanız, belki başka bir iş aramak gerekebilir. Ama bir işi en iyi şekilde yapmak, şüphesiz başarıya giden ana yol. Ve yaptığınız iş ne olursa olsun, bunu en iyi şekilde yaparsanız, bunun müthiş bir geri dönüşü var. İşin ne olduğu önemli değil – portakal yetiştiriyor olabilirsiniz veya bir yatırım bankasında çalışıyor olabilirsiniz. Önemli olan bu işi en iyi şekilde yapmanız. Yaptığınız işi dünyada en iyi yapan kişilerden biri olursanız, bu zaten muazzam bir varlık getiriyor. Tabii dünyada “en iyi” olmak kolay değil. Ama işinizi en şekilde yapıyorsanız, emin olun çevrenizdeki insanların saygısını kazanıyorsunuz ve bu yeni kapılar açıyor.

Başarılı olmak için kısa yollara başvurmayın. Bu çok önemli – bu sizin kendiniz için yarattığınız temeli oluşturuyor. Kısa yollara girmemek nasıl oluyor? Öncelikle size anlatılanlara hemen inanmayın. Araştırın, sorgulayın. Karşınızda sizden iki kuşak büyük biri de olsa, sadece onun dediğinle kalmayın. Onun dediklerini de araştırın. Sorgulayın. Bu sorgulamak olayı sizi inanılmaz geliştiren bir olay. Gücünü uygulamaya başladığınızda anlıyorsunuz. İkinci önemli unsur ise “az bilgi ile fikir sahibi” olmayın. Bu da sizin ne kadar okuduğunuz ve araştırdığınızla alakalı. Emin olun, “az bilgi ile fikir sahibi” olduğunuz zamanlar, mutlaka ama mutlaka bunu diğer insanlar anlıyor. Tabii kimse bunu sizin yüzünüze vurmuyor. Etrafınızda oluşan sessizlikten anlamanız gerekiyor. Bir daha sizin fikrinizi sormuyorlar, bir daha toplantıya davet edilmiyorsunuz vs. Ama bilgiye dayanarak konuştuğunuzda, insanlar size saygı duymaya başlıyor. Sizi arıyorlar. Tanımadığınız insanlar sizinle tanışmaya başlıyor. Etrafınızı bir filarmoni konserinin çeşitliliği şeklinde bir müzik kaplıyor. Ve, bilginin sizi alçakgönüllü yaptığını, cehaletin ise kibirli ve gururlu yaptığını hep hatırlayın.

Başarılı olmanın üçüncü ayağı ise, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek. Başkası olmayın, kendiniz olun. Eğer başkasına özenirseniz, otantik olamıyorsunuz. Bunu herkes farkediyor. Otantik olmak çok önemli – aynı zamanda kendinizle barışık oluyorsunuz. En büyük sanatçılar son derece doğal anlamında otantik insanlar. En büyük devlet liderleri de öyle. Ve tabii ki en büyük girişimciler de. Kendinizle barışık olduğunuz zaman, neyi iyi yaptığınızı ve neyi iyi yapamadığınızı bilirsiniz. Zamanla iyi yaptığınız işlerin üstüne gidersiniz. Zayıf olduğunuz yanlarınızı bir kenarda bırakmaya başlarsınız. Doğrusu da bu zaten. Eğer siz çok yavaş karar veren biriyseniz, hızlı karar verilmesi gereken yerlerde olmanız yanlış. Veya, kötü bir sporcuysanız, tüm hayatınız boyunca iyi sporcuların peşine takılmanız zaman kaybı. Herkesin kuvvetli taraflarını daha da geliştirip, zayıf taraflarını göz ardı etmesi gerektiğine inanan biriyim – burada bu konu hakkında “hayatımın en ucuz liderlik dersi” diye yazmıştım.

Dördüncü ve son tavsiye ise, bir yerde başarısız olunca, suçu başkalarında aramayın, önce kendinizde arayın. Bunun klasik örneği, takımınız kaybettiğinde hakemi suçlamadan, kendinize sorun “yeterince koştuk mu? paslarımız isabetli miydi? kondisyonumuz nasıldı?” gibi. Tabii ki hakemden dolayı da kaybetmiş olabilirsiniz ama genelde sorguladığınızda, kendi takımınızın sorumlu olduğunu göreceksiniz. Aynı şekilde bu kuralı kendinize uygulayın: Toplantı kötü mü geçti? Önce kendinizi sorgulayın. İstediğiniz iş olmadı mı? Hemen komplo teorileri üretmeyin. İnsan kendine yalan söyleyemez, her zaman doğruyu kendisi bilir. Bu doğruları kabullenmeye başlarsa, kendisini geliştirmeye başlar. Bu da başarıya giden başka önemli bir yol.

Başarıya giden yolda sizin yapabileceğiniz dört olay aslında bu kadar basit:
  1. Yaptığınız işi en iyi şekilde yapın. Yani çok çalışın.
  2. Kısa yollara başvurmayın. Yani az bilgi ile fikir sahibi olmayın ve sürekli araştırın.
  3. Başkası olmayın, kendiniz olun. Yani otantik olun.
  4. Suçu başkalarında aramayın, önce kendinizde arayın. Yani kendinizi sorgulayın, doğruyu bulun.

Tabii ki sizin elinizde olmayan gelişmelerde olacak. Bunların başında şans dediğimiz bir olay geliyor. Başarılı olan biri bunu çok duyar.  Ve bu doğru – şans olmadan bir işin veya bir kişinin başarılı olması mümkün değil. Ama sanki bu şans hep çok çalışana, çok sorgulayana, otantik olana gülüyor. Onun için şansın size gülmesi için, ne yapmanız gerektiği belli gibi.

Bu konuyla alakalı başka bir konu daha var. Hepimiz birbirimizden çok farklı olduğumuzu düşünüyoruz. Aslında değiliz. Ortak yanlarımız bizi ayrıştıran taraflarımızdan çok daha fazla. “Ben tekim!” demeye çalışırken birbirinin aynısı olmaktan ileri gidemeyen milyonlarca kişiden bahsediyoruz halbuki. Bunun önemli olduğuna inanıyorum. Eğitim düzeyiniz ve içine doğduğunuz aile durumunuz bir fark yaratıyor ama yukarıdaki dört gözlem herkes için geçerli. Eğer birbirimize o kadar benziyorsak, aşmamız gereken bir başka temel sorunumuz ortaya çıkıyor:  Sevmediğimizde iyiye iyi, sevdiğimizde kötüye kötü diyemiyor olmamız. Bunu aştığımız zaman, başka insanlarla olan ilişkilerimizi değil, onların başarısını takdir etmeye (veya etmemeye) başlıyor olacağız.

Başarılı olmanın yolu kanımca bu yollardan geçiyor. Ve tabii ki, siz başkalarını umursadığınız zaman, onlar da sizi umursamaya başlıyor.


***

“Başarı sizin kafanızın içindedir. Bir tercihtir”"



Tuesday, June 2, 2015

Quartz saat nasıl çalışır ?

Quartz saat mekanizmasının detaylarına geçmeden önce, en genel anlamda bir saatin öğelerinin bilinmesi gerekir. Herkes biliyordur burda ama ben konunun bütünlüğünü korumak amacıyla kısaca bahsedeyim. Bir saat mekanizmasının temel görevi bir güç kaynağından gelen enerji ile saniye kolunu döndürmektir. Ama saniye kolunun dakikada bir tur dönmesi için de güç kaynağından gelen enerjiyi düzenlemesi gerekir, yani güç kaynağından gelen enerjiyi eşit büyüklüklere bölmesi ve kontrollü bir şekilde saniye koluna aktarması gerekir. Bu düzenlemeyi yapan sisteme Balans mekanizması, kontrol mekanizması, osilatör gibi isimler veriliyor. O halde bir saat mekanizmasını kabaca Güç kaynağı, balans mekanizması ve saniye kolunu döndüren sistem olarak üç öğeye ayırmak makul olur. Güç kaynağı mekanik saatlarde zemberek denilen yaydır, quartz saatlerde ise bir pildir. Saniyeyi döndüren sistem hem mekanik hem de quartz saatlerde benzerdir, çarklardan oluşan bir sistem. Tabi birisi elektrik enerjisiyle çalışan bir motora bağlı. Balans sistemi ise saatler arasındaki farkı yaratan sistemdir. Bu sistem yeni paragrafı hak ediyor bence :)




Resim




1853 te Galilei Galileo (Bildiğimiz Galile) belirli uzunluktaki bir sarkaçın, ileri hareketi ile geri hareketinin aynı sürede tamamladığını keşfetti. Pendulum Clock denilen saatler bu düşünce ile çalışır. Yukarıdaki resimde bir örneğini gördüğünüz saatlerde, ucunda bir ağırlık olan bir sarkaç vardır, bu sarkaç sağa sola gider gelir. Her sağa veya sola gidişinde bunun bağlı olduğu dişli bir diş döner. Sağa gidişinde tik, sola gidip gelişinde tak hesabı. Galile'nin dediğine göre tik ne kadar süre ise tak da o kadar. Ama yerçekimi, sürtünme gibi doğal faktörlerden dolayı sarkaç hep aynı salınımı üretmez, gittikçe yavaşlar ve sonunda durur. Yani birinci tik ile birinci tak aynı süre, ikinci tik ve ikinci tak birbiriyle aynı süre ama birinci tik ve birinci tak dan daha kısa. Böyle böyle söner sarkaç. Bunu engellemek için sarkaç bir zembereğe bağlanmıştır ve her turda zemberek bir miktar destek verir ve sarkaç yerçekimi ve sürtünmeyle kaybettiği enerjiyi tamamlar. Bu sayede, aynı tik ile bunun eşi olan tak ın aynı uzunlukta olmasının yanında, bundan sonraki tik ve takların da eşit uzunlukta olması sağlanmıştır. Bu sayede zemberekten gelen enerjinin yardımıyla saniye kolunun eşit aralıklarda düzgün olarak dönmesi sağlanmıştır, yani balans mekanizması işini yapmıştır. Günümüz mekanik saatlerinde bu sistem hairspring, balace wheel, pallet fork ve escapement wheel gibi parçaların oluşturduğu sistemdir. (Türkçe karşılıklarını bilmediğim için ingilizce yazdım). Hairspring denilen yaya bir tokat atarsınız o da döner gelir sana tokat atar, birinci tokat tik ikinci tokat tak :D Bu sistemin detayları yukarıda verdiğim linkteki başlıkta var :)

Resim




Şimdi gelelim quartz saat mekanizmasındaki balas sistemine. Mekanizma adını bu sistemden almıştır zaten. Bu tür mekanizmaların balans sisteminde "QUARTZ" denilen bir bileşik kullanılıyor. Google de ararsanız yukarıdaki gibi kristal bir resim çıkar karşınıza. Quartz denilen madde, ismi biraz bilim kurgu olasa da kimyasal ismi Silikon Diyoksit (SiO2) olan, dünyada birçok kaya ve kum çeşidinde bolca bulunan bir bileşiktir. Ama yüksek derecede saf ve yoğun kuartz kaynağı malesef fazla değildir, bu nedenle günümüzde saatlerde kullanılan quartz maddesi sentetik quartzdır. Bu quartz maddesinin özelliği şu: Quartz maddesi piezoelektrik özelliğe sahiptir. Piezoelektrik özelliğe sahip olması demek şu: Quartz maddesine düşük bir voltajda elektrik akımı verirseniz madde titreşim üretir, titrer yani. Ayrıca bunun tersini de yapabilir, yani: quartz maddesini biraz titretirsiniz düşük voltajlı bir elektrik akımı üretir. Bu özelliğe sahip tek madde quartz değil tabi, ama titreşim sayısı yüksek, sıcaklıktan, yerçekiminden vesaire en az düzeyde etkilenen madde quartz. Yani en stabil piezoelektrik madde quartz. Günümüz saatlerinde kullanılan quartz maddesi genelde, korunaklı bir tüp içinde çatal şeklinde olup saniyede 32.768 kez (2^15) defa titreşecek şekilde tasarlanmıştır. Bu şekle sokulmuş quartz düzeneğe quartz osilatörü denir. Aşağıda örnek resmini görebilirsiniz. Bu arada Quartz Osilatörü daha yüksek titreşim üretebilecek şekilde de dizayn edilebilir, uzunluğu kalınlığı felan küçültülerek. Ama 2 nin kuvvetlerinden bir sayıda bir titreşim üretmesi istenen bir olaydır, çünkü bu sayede elektronik olarak titreşimi saymak daha kolay olur, ikiye bölerek :) Quartz maddesinin fiziksel ve kimyasal özellikleri üzerine detaylı bir yazı için şuraya bakabilirsiniz, ben burada fazla detaya girmeyeceğim.

Resim


Resim


Peki quartz maddesi nasıl balans mekanizmasının işlevini yapıyor? Şöyle; quartz osilatörüne elektrik verdiğimizde titreşecek, titreştiği için de elektrik üretecek geri gönderecek (piezoelektrik özelliğinden dolayı), Tabi quartzdan gelen elektrik sinyallerini (32768 sinyal) sayan, ve belli bir sayıya her ulaştığında bir elektirk sinyali üreten bir çip var. Bu çip, quartzın titreşimleri sayesinde elektrik akımının düzenli bir şekilde aktarılmasını sağlamış olacak, saniye kolunu çeviren motorda (step motor, adım motoru, türkçeleştirme konusundaki yardımı için Thevenin'e teşekkürler) bu düzenli akımla çalıştırmış olacak ki orantılı bir dönüş olacak, saatin hassaslığı sağlanacak. Bunu aşağıdaki resimdeki gibi adım adım yazarsak:
https://www.youtube.com/watch?v=OiCPu0SjEW4#t=67
Resim


1. Pilden gelen elektrik enerjisi çipe aktarılıyor
2. Çip elektriği quartz osilatörüne veriyor, kuartz titreşiyor ve çipe geri sinyaller gönderiyor. 32768 defa
3. Çip gelen sinyalleri algılıyor, içindeki trimmer denilen bir parça sayesinde sayıyor, quartzın titreşimleri belli bir sayıya her ulaşmasında bir sinyal üretiyor, saniyede bir sinyal üretmiş oluyor
4-5-6. Bu saniyede bir kez üretilen akım ile adım motoru çalışıyor, saniyede bir kez hareket ederek, dişliler gibi çeşitli aktarma araçlarıyla saniye kolu dönüyor.


Kabaca quartz mekanizmanın çalışma prensibi bu, kilit nokta quartz maddesinin özelliği. Yukarıda saydığım parçaları bir saat üzerinde görelim:

Resim


1. Pil
2. Adım motoru
3. Çip
4. Çipin quartz osilatörüne ve adım motoruna bağlantı hatları
5. Quartz osilatör
6. Tarih ayar kolu
7-8. Enerji aktarımı yapan dişli ve miller.


Saat forumundan alıntıdır.
http://forum.saatforumu.com/viewtopic.php?f=49&t=10170#axzz3bunLtWuX



Saatin nasıl çalıştıgı ile ilgili güzel bir video:



Thursday, September 18, 2014

Girişimcilik mi Girişkenlik mi ?


  Girişimcilik sözcüğünü son zamanlarda çok duyar olduk. Peki nedir girişimcilik ? Adı sanı varsa bir de tanımı olmalı.  Girişimcilik; belirli bir sermaye koyarak kar amacı güden bir işletme kurmaktır. Yani sadece fikir değil icraat sahibi olanlara "Girişimci" denir.

  Türkiye'de bu durum biraz daha farklı. Biz henüz girişimci bir toplum olamadık maalesef. Şu anda girişken toplum dolaylarında seyretmekteyiz. "Yahu kardeşim ne farkı var ha girişimci ha girişken." diyebilirsiniz. Aslında fark şu, parası olanlar girişimci, olmayanlar girişken oluyor. Gelişmekte olan bir ülke için bu durum beklenmedik bir durum değildir. Fakirdik, paramız yoktu, korkaktık, korkak yetişmiştik, harcayacagımız 50 kuruşu iki defa düşünmek zorundaydık. O yüzden sadece girişken olabildik.

  Peki bundan sonra ne olacak ? Girişken olarak mı devam edeceğiz yoksa girişimci olarak mı ? Okuduğumuz bölümlere çakılı kalıp at gözlükleriyle mi yaşayacağız yoksa engin denizlere açılıp dünyayı mı keşfedeceğiz ? Korkak mı olacagız cesur mu ? "Bundan 20 yıl sonra yaptıkların değil, yapmadıkların için üzüleceksin, halatları çöz, güvenli limanlardan uzaklara yelken aç, rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet." diyor Aldous Huxley. Yaşlandıgımızda ah keşke mi diyeceğiz yoksa olsun bunu da yaptık mı ? Geçmiş yıllarınıza bir bakın nelere pişmansınız ? Unutmayın yapmadıklarınız hayatınızda sadece bir hiçtir, yaptıklarınız ise tecrübe.

  Bu konu ile ilgili bir anımı anlatayım; Gebze'de bir kablo fabrikasında genel müdür olan bir tanıdıgımı ziyarete gittim. Gittigimde biraz muhabbet ettik, konustuk ve ben aklımdakileri, üniversiteden sonra neler yapmak istedigimden, iş kurmak istedigimden bahsettim. Beni dinledikten sonra çalışmaya basladıgı ilk yıllardaki bir anısını anlattı. Burada çalışmadan önce Kayseri' de bir kablo firmasında çalışırken aynı iş yerinde çalışan bir arkadasıyla konuşup beraber iş kurabileceklerini kablo işini kendilerinin de yapabileceklerini düşünmüşler. Sadece bir faks makinesi alıp çine faks çekerek bu işe başlayacaktık diyor. Şu anda o arkadaşımda baska bir firmada çalışıyor, ara ara buluşuruz ve hep şu muhabbet geçer; "biz o faks makinesini alacaktık."

  Son olarak, ulaşmak istediginiz hedefte sizi yolunuzdan çevirmek isteyen, okudugunuz bölümlerle projelerinizi kıyaslayarak şevkinizi kıran, desdek degil köstek olan pek çok insan olacaktır. Simit sarayının kurucusu Haluk Okutur ODTÜ İşletme mezunudur. Bu işi kurmak istediginde "Ne yapacaksın evladım o kadar okul okudun simitçi mi olacaksın ?" diyen pek çok insan olmasına ragmen bu işe girmiştir. Eğer inanıyorsanız vazgeçmeyin. Vazgeçmeyin ki başarınız taktir edilsin. Ne demiş atalar; Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.


  "Tarih hayal edenleri değil gerçekleştirenleri yazar."

İş Görüşmelerinin Çetrefilli Geçitleri

İş görüşmelerinde her zaman klasik sorularla karşılaşmazsınız. Öyle görüşmeleriniz olur ki "Bu soruda ne şimdi." deyip kalakaldıgınız, insan kaynaklarının hedefine ulaştığı sorular sorulur. Bu yazımda iş görüşmelerinde tahmin gerektiren bir kaç soru tipini sizinle paylaşacagım.

1) Okul minibüsü içine kaç tane golf topu sığdırabilirsiniz ?

2) Tartı kullanmadan bir trenin ağırlıgını nasıl ölçersiniz ?

3) Bugünkü x gazetesinde kaç tane kelime vardır ?

4) Bir kirpinin ne kadar iğnesi vardır ?

5) Sivas şehrinde kaç tane pencere vardır ?

Böyle bir soruyla karşılaştığınızda öncelikle yapmanız gereken en önemli şey derin bir nefes alıp sıradan bir soruymuş gibi rahat davranmaktır. Bu tarz sorularda istenen şey doğru cevap değildir, ölçülmek istenen sorulara ve sorunlara nasıl yaklaştıgınızdır. Sakin olun ve kendinizce en mantıklı çözüm yolunu anlatın.

Sizden iyisini mi bulacaklar. Bir de böyle düşünün ;)

İyi günler efendim.

Kayseri Enerji Üssü Olabilir mi ?

KAYSERİ (AA) - Almanya Heiden Belediye Başkanı Heiner Bub, biyogaz, güneş enerjisi ve suyun karışımından doğal gaz üretimi için Kayseri'ye yeni bir sistem kurulmasına yönelik çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. 
Bub, beraberinde BW Almanya Yönetim Kurulu Başkanı Josef Busch, BW Enerji Almanya Genel Müdürü Carsten Freede ve BW Enerji Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Eresin ile Kayseri Valisi Orhan Düzgün'ü ziyaret etti.
Enerji alanında işbirliği ve ortak yatırımlar çerçevesinde daha önce de kente gelen ve bu alandaki işbirliği olanakları konusunu Vali Düzgün ile paylaşan Heiden Belediye Başkanı Bub, bu ziyaretinde gelinen noktayı dile getirdi.
Heiden'ın, yenilenebilir enerji alanında Almanya'nın en büyük potansiyele sahip kenti olduğunu belirten Bub, "Biyogaz, güneş enerjisi ve suyun karışımından doğal gaz üretimi noktasında Kayseri'ye yeni bir sistem kurulmasına yönelik çalışmalar hızla sürüyor. Yahyalı ilçesindeki çalışmalarımız güzel gidiyor. Yakın zamanda çok daha ileri düzeyde yeni projelerin hayata geçmesi için Kayserili partnerlerimizle ortak çalışmalar yürüteceğiz" diye konuştu.
Vali Düzgün de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, enerji yatırımı konusunda önemli gelişmeler yaşanmasının kendisini mutlu ettiğini kaydetti.
Kayseri'nin özellikle yenilenebilir enerji kaynakları konusunda önemli avantajları bulunduğunu belirten Düzgün, bu durumu Alman teknolojisi ile değerlendirmenin enerji sektörü açısından da çok önemli bir kazanım olacağına söyledi.

Wednesday, September 10, 2014

Career Success Guide


You should read this guide before you begin to apply any job. The crucial point, during job applications, is recognize yourself.

Thursday, December 5, 2013

Two Axis Solar Tracker Video

Daha önce bitirme prolajesi olarak yaptıgım "Two axis solar tracker" in makalesini paylasmıstım, videosunu eklemek bugüne nasip oldu. Proje ile ilgili ya da yenilenebilir enerji ile ilgili sormak istediginiz sorular olursa hiç çekinmeden sorun lütfen. Bilgi paylaştıkça çoğalır, bu da en büyük gayemizdir.